Prof. Dr. Büşra Ersanlı: Bir bilim kadınının haberleştirilmesi


Türkiye’de haber medyası bugün, belki de hiçbir dönemde olmadığı ölçüde homojen hale gelmiş bir ahlaki erozyon yaşıyor. Bu erozyonun tarihsel ve sosyolojik nedenleri çok derinlerdedir ama bizim şu anda yapacağımız şey, bu nedenler üzerine konuşmaktan öte, Türkiye medyasının standart “haber medyası” özelliğinden ne denli uzaklaştığına dair bir tespit ve bir çağrı yapmaktır.

Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde okutulan derslerde haber, haber söylemi, habercilik etiği gibi konular belirli bir eleştirel perspektifle ele alınır ve işlenir. Çağdaş haberciliğin tarafsızlık, nesnellik, doğruluk gibi etik kodları, 5n 1k gibi kuralları, liberal çoğulcu ve pozitivist geleneklerle ilişkilendirilerek eleştiriye tabii tutulur. Gün gelip de bilimsel düzeyde eleştirdiğimiz gazetecilik kültürünün bazı uygulamalarına, en basit gazetecilik normlarına bile ihtiyaç duyacağımızı, hatta bu basit kurallara uyulmasını resmen talep edeceğimizi düşünmezdik. Ama çoktandır “o gün”ü yaşıyoruz. İletişim eğitmenleri olarak Türkiye’deki gazetecilerinden vicdan, insaf, eleştiri, izan, vb. değil, basitçe gazetecilik talep ediyoruz…

Dünyanın hemen her yerinde medya, kamusal eleştirinin ortak hedeflerinden biridir. Haberlerin veriliş tarzı, kullanılan materyaller, haber kaynakları, vurgular, dilsel tercihler sıkça eleştirilir. Ama verili gazetecilik normlarına uymaya çalışan önemli medya kuruluşları, hangi saikle olursa olsun, ayakta kalabilmek için eleştiriye muhtaç olduklarının bilincindedir. Türkiye’de ise medyanın artık hiçbir eleştiriye ve dolayısıyla meşruiyet zeminine ihtiyacı kalmamış görünmektedir. Türkiye’de medya, neredeyse bütünüyle hâkim güçlerin yanında saf tutma yarışına girmiştir. Gönüllü ya da kaybetme korkusundan, fark etmiyor, Türkiye’de medya, bu toplumda daha eşit ve özgür yaşamak isteyen, toplumsal kaynaklardan hiçbir pay alamayan, kendi mikrokosmosunda sadece ama sadece hayatta kalmaya çalışan çok geniş yığınlardan onay beklemiyor.

Klasik habercilik normları, güvenilir/akredite kaynaklar üzerinde yükselir. Haberci, saf anlamda “etik” olmak için değil, “profesyonel” olabilmek için belli kurallara uymak durumundadır. Liberal demokrasilerde bu kurallara uymayanlar profesyonel olarak kabul edilmez, herhangi bir ciddi haber kurumunda iş bulamazlar. Oysa çok uzun zamandır Türkiye’de gazeteci olmak için mesleki yeterliliğe ve basit habercilik kurallarına uymanız gerekmiyor. Hatta bu kuralları ne kadar banal bir tarzda çiğnerseniz o kadar etkili ve şöhret sahibi olabiliyorsunuz. Ülkemiz, bugün politikanın en mühim öznelerinden biri olan Kürt hareketine karşı akıl almaz bir imha politikası yüzünden hızla faşizmin türlü çeşit versiyonlarına, adeta bir “büyük kapatma”ya sahne oluyor. İşin bizim açımızdan acıklı tarafı, bütün bu antidemokratik uygulamalara habercilerin yoğun bir destek vermesidir.

Bir yandan, resmi tarih tezlerine, diğer yandan kadına yönelik şiddete bayrak açmış bir bilim kadınını bir gün gözaltına alındığında, gözaltı gerekçesini öğrenmek gibi basit bir çabaya girişmeyerek veriyor örneğin… Sözüm ona gerekçe sunduğunda, bunları nereden bulduğunu açıklamak gibi bir yükümlülüğü almayarak veriyor örneğin…

Bu metnin altında yer verdiğimiz metinler, en basit anlamıyla “haber” olarak kabul edilemez niteliktedir. Alelacele çiziktirildiği çok açık olan, imla hatalarıyla dolu bu metinler birer kara propaganda örneğidir. Geçerliliği hiçbir biçimde kanıtlanmamış iddialar, habere konu olan kişiyle ilgili çarpıtılmış ifadeler ve basit standart bilgilerin yokluğu (örneğin Prof. Dr. Büşra Ersanlı’nın Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde öğretim üyesi ve yasal bir parti olarak TBMM’de temsil edilen BDP’nin Parti Meclis üyesi olduğu gibi standart bir veri bile metinlerde yer almıyor), bütünüyle yargı içeren sıfatlar, basit kompozisyon kurallarından son derece uzak ve haber nesnesine düşman muamelesi yapan bir yaklaşım (haberci işleyeceği bir olaya bir “haber nesnesi” olarak yaklaşır, bir politik hasım ya da nefret nesnesi olarak değil…) birbirinin üzerine yığılmakta ve artık alışmaya başladığımız kötü “okuyucu yorumları”ndan farksızlaşmaktadır… Kısacası, bu metinlerle habercilik yerine “başka bir şey” yapıldığı çok açıktır…

Bütün bunların salt gazetecilik ihlali olmadığının farkındayız. Tıpkı gazetecilik anlattığımız derslerde söylediğimiz gibi, toplumsal olan her şey gibi “mesleki” olanın da buz gibi politik olduğunun, yaşadığımız sürecin bizi artan bir hızla ırkçılık, cinsiyetçilik gibi insanlığın yüzkaralarıyla sarıp sarmaladığının farkındayız. Bilimin sadece devlet kurumlarında ya da birer ticarethaneye çevrilen okullarda değil, hayatın her bölmesinde, evet siyasi partilerin içinde de hayat bulabileceğini göstermiş kişilere reva görülenler karşısında her zaman güçlü bir itiraz yükselmiştir ve yükselecektir. Bizim İletişim Fakültesi hocaları olarak kendi bilgi birikim ve deneyimimizi aktarabileceğimiz tek yerin de dersliklerimiz olmadığı, olmayacağı bilinmelidir. Bu yüzden Türk gazetecilerine mesleklerinin en temel vasıflarını, kurallarını anımsatmayı görev biliyoruz.

Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde öğretim üyesi ve BDP Parti Meclis üyesi Prof. Dr. Büşra Ersanlı, son 7 yılda % 1.400 artan kadın cinayetlerine karşı politik tavır aldığı, bu ülkenin herkes kadar vatandaşı olan bir toplumsal kesimin, Kürtlerin itirazlarını haklı gördüğü, bu hareketin içinde hem politikacı, hem de akademisyen olarak yer aldığı için mi hedef seçilmiştir? “Biz bunu bile yaparız”ı göstermek, “biz sadece ‘taş atan çocukları’ ya da yoksul kadınları değil, bilime katkısı herkesçe bilinen bir üniversite profesörünü de içeriye tıkabiliriz, siz yaparsanız sizi de…” demek için mi gözaltına alınmıştır? Bu soruların yanıtlarını gerçek gazetecilerin vermesi gerektiğini düşünüyoruz ve bu ülkede gerçek gazetecilerin olduğundan ve ileride de çıkacağından eminiz…

Bu bağlamda İletişim Fakültesi hocaları olarak Büşra Hocanın bilimsel çalışmalarını ve özgeçmişini, onunla ilgili haber yapmak isteyeceklere birincil haber kaynağı olarak anımsatmak, araştırmacılara da Büşra Hoca’yla ilgili basında çıkan haberlerin bir derlemesini sunmak; gazeteciliğin yeniden bilimselleşmesi ve pozitif anlamda politikleşmesi adına bir not düşmek istedik. Umuyoruz ki bu küçük çabamız, bu ülkenin utanç verici aktüel gazeteciliğinden kurtulmak, “gerçek”le gazeteciliği buluşturmak, bildiğimiz gazetecilik tarihinin insan özgürleşmesi mücadelesiyle birlikte doğduğunu hatırlamak için bir vesile olsun..

AÜ İletişim Fakültesi Hocaları: Ersanlıya İlişkin Haberler Kara Propaganda Örneği
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nin internet sayfasından alınmıştır.
(http://ilef.ankara.edu.tr/yazi.php?yad=12570)

1 yorum:

Yeraltından Notlar!' dedi ki...

Bihuzur'u yeniden görmek güzel, tekrar hoş geldin!